Japonyaʼnın yeni Başbakanı Yukio Hatoyamaʼnın dünya diplomasisiyle ilk tanışması Eylül sonu New Yorkʼtaki Birleşmiş Milletler toplantılarına ve Pittsburghʼdaki G-20 Zirvesiʼne katıldığı Amerika gezisinde gerçekleşti. Hatoyama, bu ziyaretinde göreve gelmesinden sadece bir hafta sonra, Amerikan Başkanı Barack Obamaʼnın yanı sıra Çin Devlet Başkanı Hu Jintao ve Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev ile de görüştü.
Hatoyama, Japonyaʼda 30 Ağustosʼta Japon Alt Meclisi için gerçekleştirilen seçimde uzun yıllardır iktidarda olan Liberal Demokratik Parti (LDP)ʼye karşı ezici bir zafer kazanan Japonya Demokratik Partisi (DPJ)ʼnin lideri. Bu zaferin sonucunda, 16 Eylülʼde Parlamentoʼnun Hatoyamaʼyı resmen Başbakan ilan etmesiyle Japonyaʼda tarihi bir hükümet değişikliği yaşandı. Hatoyama, Japonyaʼnın yeni başbakanı oldu. 2009 seçim kampanyası boyunca, DPJʼnin kampanya manifestosu LDPʼnin politikalarını ya tartışmaya açtı, ya da toptan reddetti.
DPJʼnin hedeflediği değişikliklerden biri Japonya-ABD ilişkilerine yeni bir yaklaşım. Hatoyama, seçim öncesi ve sonrası beyanlarında, yeni hükümetin Washington ile süregelen ilişkiyi yeniden gözden geçireceğini ima eden, "ABD ile yakın ve eşit bir ilişki" sözü verdi. Hatoyama ayrıca Doğu Asyaʼyı "Japonyaʼnın temel varoluş alanı" olarak konumlandıran kendi deyimiyle bir "Doğu Asya Topluluğu" (EAC) yaratma fikrini ortaya attı. Bu fikir Japonyaʼnın Çin ile ilişkisine verdiği önemin, ABD ile ilişkisine verdiği öneme oranla giderek arttığının göstergesi sayılıyor.
Dışişleri Bakanı Katsuya Okada, Ekim başındaki bu görüşü destekleyen beyanlarında EACʼnin Çin, Güney Kore, Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, ve ASEAN ülkelerini kapsayacağını, ama ABDʼyi dışarda bırakacağını belirtti. Hatoyama da Ekim başındaki Pekin gezisinde "Japonya, Çin ve Güney Koreʼnin EACʼnin özünü oluşturacağını" söyledi. Bu görüşünü Çin Başbakanı Wen Jiabao ve Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-bak ile birlikte gerçekleştirilen üçlü zirvede dile getiren Hatoyama, "Japonyaʼnın şimdiye kadar ABDʼye fazla bağımlı olduğunun söylenebileceğini" de ifade etti.. Hatoyama Hükümetiʼnin uygulayacağı diplomasiyi anlamanın en az üç anahtarı var: 1) Hatoyamaʼnın iddialı ʼyuaiʼ felsefesi, 2) Hatoyamaʼnın DPJ Partisiʼnin yeni Genel Sekreteri Ichiro Ozawaʼnın etkisi, ve 3) DPJʼnin geniş destek tabanı olan Rengoʼnun, veya Japon Sendikaları Konfederasyonu (JTUC)ʼnun etkisi.
Yuai Felsefesi
Yuai (yu-ay diye okunuyor), Hatoyamaʼnın politik felsefesi. Kelime anlamı "dostluk ve sevgi", ama Hatoyama "kardeşlik" olarak tercüme edilmesini tercih ediyor. Hatoyama bu fikri şöyle anlatıyor: "insanların birbirlerinin karşılıklı bağımsızlıklarına ve farklılıklarına saygı duymasını ve aynı zamanda birbirini anlamak ve işbirliği içinde hareket amacıyla ortak payda bulmak için çalışmasını kapsayan ʼbaşkalarıyla bir arada varolmaʼ prensibinin önemini vurgulamak."
Bu fikir, eski Başbakanlar Taro Aso ve Shinzo Abe gibi LDP politikacılarının düşüncelerinden ciddi anlamda bir uzaklaşma olduğunun göstergesi. Aso ve Abe, ABD gibi benzer dünya görüşüne sahip ülkeler ile oluşturulan ortak değerlere daha fazla vurgu yapmışlardı. Bunun sonucunda da, Aso ve Abeʼnin fikirlerinde Çin ve Rusya gibi Soğuk Savaş sırasında Batı karşıtı olan ülkelere gereğinden az değer biçildiği düşünülürdü.
Öte yandan, "birbirinin karşılıklı farklılıklarına saygı duymak" sözü, Hatoyamaʼnın Çin ve Rusyaʼyı anlayıp devreye sokmanın önemli olduğunu düşündüğüne işaret ediyor. Bir noktada, Japonya dış politikasındaki beklenen bu uslüp değişikliği, Obama Hükümetiʼnin Washingtonʼda başlattığı değişimi yansıtıyor.
Hatoyamaʼnın kariyerinin bir özelliği sık sık ortaya aşırı yüksek ideallar koyması ve sonra da bu idealları hayata geçirirken engellerle karşı karşıya kalmasıdır. Japon Parlamentosuʼnun Alt Meclisiʼnde hizmet verdiği 23 seneden uzun politik kariyeri boyunca, Hatoyama aynı şeyi tekrar tekrar yapmış ve belirlediği yüksel idealleri çok ender gerçekleştirebilmiştir. Bunun çok tipik bir örneği 1993 yılında LDPʼden yeni bir parti kurmak için kopmasıdır. Hatoyama, daha önce de bir kere LDP Hükümetiʼni devirmeye çalışmıştı, ama kendisi ve yandaşları yönetme konusunda bir vizyona sahip olmadıkları için eski partisi çok geçmeden yeniden iktidarı ele geçirmişti.
Hatoyamaʼnın bu yaklaşımının en son örneği ise 22 Eylülʼdeki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesiʼndeki konuşmasıydı. Hatoyama kendi ülkesi için aşırı zor bir hedef koyarak yaklaşmakta olan iklim görüşmelerinde inisiyatif almaya çalıştı ve Japonyaʼnın 2020 yılı itibariyle karbon emisyonlarını 1990 yılı seviyesinden %25 daha aşağı çekeceklerini ilan etti. Ama Japon iş çevreleri böylesine agresif bir emisyon azaltma hedefinin Japon sanayisinin önünde engel olacağı gerekçesiyle hemen rahatsızlıklarını duyurdular. Ayrıca hükümetin küresel ısınma karşıtı vergi gibi yeni bir çevre vergisi koyması ihtimali de iş dünyasını tedirgin ediyor.
Ichiro Ozowaʼnın Etkisi
oluşturduğu bağlantılarla, DJPʼyi 30 Ağustosʼta kazanılan farklı seçim galibiyetine taşıyan en önemli kişi. Ozawaʼnın şimdi, DJPʼnin Parlamentoʼnun her iki meclisinde de ezici çoğunluğu ele geçirmesi amacıyla, 2010 yazındaki Üst Meclis seçimlerinde kampanyayı yürütmesi bekleniyor.
Başbakan Hatoyama bile bakanların ve DJPʼnin kıdemli liderlerinin atanması gibi önemli kararları alırken Ozawaʼya danışmak zorunda kalacak. Bunun ötesinde, Japonyaʼnın Öz Savunma Kuvvetleri (SDF) ile ilgili kararlarda veya ABD ve Birleşmiş Milletler ile olan ilişkilerde de hayati siyasi tercihler yapılırken bu danışma süreci geçerli olacak.
Ozawaʼnın temel argümanı, SDFʼnin uluslararası barış faaliyetleri için denizaşırı konuşlanmalarının, ABD ile müttefik temelli anlaşmalar yerine, BM kararlarına dayanarak gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu. Ozawaʼnın temel fikri şöyle özetlenebilir: "Japonya, ABD ile eşit bir ilişkiye sahip olmalı. Japonyaʼnın kendi sesi olmalı."
Bu yaklaşım şimdiden Washingtonʼda endişe uyandırmaya başladı bile. Ocak ayında DJP, Afganistanʼdaki Amerikan ve koalisyon faaliyetlerini destekleyen Deniz Öz Savunma Kuvvetleriʼnin Hint Okyanusuʼndaki yakıt ikmali faaliyetlerini sona erdirmesi Japon-ABD ilişkilerinde kesinlikle gerginlik yaratacak. Hatoyamaʼnın yakıt ikmali faaliyetlerinnin sona ermesinin yaratacağı boşluğu doldurmak için ne tür alternatiflere başvuracağını ve Afganistanʼdaki yeniden yapılandırma çalışmalarına ne yolla destek olup katkıda bulunacağını izlemek gerekecek. Bununla ilgili olarak, Baş Kabine Sekreteri Hirofumi Hirano, Ekim başında şöyle bir açıklamada bulundu: "İnanıyoruz ki, tarımsal yeniden yapılanma gibi konularda Afgan halkının geçimine verilecek sivil destek terrorizmin kökenini oluşturan sorunların çözümünü sağlayacaktır". Hirano, bu sözüyle, Japonyaʼnın
Rengoʼnın Etkisi
Japon Sendikalar Konderasyonu olan Rengo, 6,8 milyon üyesi ile Japonyaʼnın en büyük sendikası. Rengoʼnun, Ozawa ile birlikte 47 yerel sendika kolunu kampanya için ülkenin her yerinde oy-kapma makinesi olarak kanalize etmek suretiyle, DPJʼnin başarısına ciddi oranda katkı sağladığına inanılıyor.
Pek çok kişi Rengoʼnun DPJʼnin en büyük destek tabanı olduğunun zaten farkında. Fakat, Japon halkının çoğunluğun bunun gerçek bir hükümet değişikliği olduğunu farketmesi, onyedi yeni kabine üyesinin yedisinin, Parlamentoʼnun Rengo ile ilişkisi olan üyelerden oluştuğunun 16 Eylülʼde açıklanmasıyla gerçekleşti. Zira LDP Hükümetiʼnin işçi sendikalarıyla nerdeyse hiç bir güçlü bağı yoktu. DJP ve işçiler arasındaki bağlar, Hatoyamaʼnın Başbakan olduğunun ertesi günü, Başbakanʼnın Ofisi olan Kanteiʼe gelen ilk misafirin Rengoʼnun başkanı Tsuyoshi Takagi olmasıyle daha da pekişmiş oldu.
Rengoʼnun politikalarının liberal ve genellikle sola yakın olduğu kabul ediliyor. Buna örnek olarak, Hiroşima ve Nagasakiʼdeki "barış faaliyetleri"nde aktif bir şekilde yer alması ve yıllardır nükleer silahların ortadan kaldırılması için düzenlediği kampanyalar gösterilebilir. Rengo, ayrıca, Başkan Obamaʼnın "nükleer silahsız bir dünya" çağrısı yaptığı Prag konuşmasını da büyük bir coşkuyla destekledi.
Yukarıda belirtildiği gibi, Hatoyamaʼnın diplomasisini etkileyen faktörler ABDʼden ziyade, başta Çin olmak üzere Asyaʼnın yararına gibi gözüküyor. Buna rağmen, Hatoyama, Eylül sonundaki beş günlük ABD gezisi boyunca, Başkan Obamaʼyla yakın ilişkiler kurmak için elinden gelini yaptı, ve açık açık gezisinin en etkileyici olayının "Barack" ile yaptığı toplantı olduğunu kabul etti.
30 Ağustos seçimlerinde DPJʼnin oyları kazanmasının sebebi, herşeyden çok, seçmenin LDPʼden bıkmış olmasıydı. Yine de, değişimi seçmeleri illa Hatoyamaʼnın yuai idealini, Ozawaʼnın perde arkası etkisini ve Rengo ideolojisini seçmiş olmaları anlamına gelmiyor. Zaferin üç anahtarı şimdi karışık yurtiçi ve yurtdışı politika meseleleri sınavına çıkmak durumunda ve bu noktada başarının hiçbir garantisi yok. Bu üç anahtarın Japonyaʼnın dış politikasını nasıl etkilediğini saptamak için bir sonraki kritik an Kasım ortasında Obamaʼnın Japonya ziyareti olacak.
Ufukta ise, seçmenlerin Japonyaʼnın geleceğini şekillendirmek için bir şans daha elde edecekleri Temmuzʼdaki Parlamanto Üst Seçimleri var.
|
Bu içeriğin telif hakkı Brookings Institutionʼa aittir. Brookings Institution, Global İlişkiler Forumuʼna (GIF) bu içeriği tercüme etme ve GIF internet sitesinde yayınlama hakkını vermiştir. Brookings Institution ve GIF bağlı kurumlar değildir. Brookings Institution GIF sitesinde yayınlanan içerikten sorumlu değildir, ifade edilen fikirler ile ilgili bir pozisyon aldığı sonucu çıkarılamaz. Aynı şekilde, GIF Brookings Institutionʼın sitesindeki içerikten sorumlu değildir, Brookings sitesinde ifade edilen fikirler ile ilgili bir pozisyon aldığı sonucu çıkarılamaz. |