Pakistanʼdaki umutsuz durum yürek parçalıyor. ABD, şimdi de 150 milyon dolarlık önemli bir yardım sözü verdi. Bu destek memnuniyetle karşılanıyor. Pakistan ve ABD arasında, gerek insani yardımların, gerekse kalkınma yardımlarının kıymetini öne çıkaran yeni bir yardım ilişkisinin başlangıcını oluşturması halinde, daha da büyük bir memnuniyetle karşılanacaktır.
Böyle yepyeni bir başlangıcın iki öngörüye dayanması gerekmektedir: Birincisi, yardımı alanların gönülleri ve akılları sırf doğal afetlerle baş etmek üzere sağlanan yardımlarla değil, uzun vadeli kalkınma yardımlarıyla da kazanılacaktır; ikincisi, kalkınma yardımının kayda değer ve istikrarlı bir kaynak akışına dayanması gerekmektedir. Birinci nokta tüm ülkeler için geçerlidir. Uzun ve istikrarlı bir dostluk, elbette, doğal afet zamanlarında yardım sağlamakla sınırlı değildir. Kalkınma alanında önceden kaydedilen ilerlemeler, bir afet ertesinde büyük ölçekli ekonomik zararlara karşı en güçlü korumayı sağlayabilir ve felaket baş gösterdiğinde, insanlar onlara yardım etmek için kurulmuş olan mekanizmaları hatırlayacaklardır.
Bir afetin ertesinde, ilk olarak, mağdurların uğradığı zararların ve ihtiyaçlarının belirlenmesine öncelik verilmelidir. Uluslararası topluluğun Pakistanʼdaki seller karşısında harekete geçmekte gecikmesi ile ilgili çok şey yazıldı. Ancak, felaketin boyutları netleştikçe uluslararası yardımlar arttı. Birleşmiş Milletlerʼe göre, yaklaşık 500 milyon dolar toplandı ve 325 milyon dolar daha yardım sözü verildi. Ancak, Pakistanʼı vuran sellerin ve diğer doğal afetlerin Pakistanʼa bu kadar çok zarar vermesinin nedenleri üzerinde fazla durulmadı. Pakistan son yıllarda depremlere, kuraklığa ve sel felaketlerine maruz kaldı. Her olay, ülkenin gelişmemiş fiziki ve sosyal altyapısı, insan yaşamı, çekilen acılar ve maddi zarar bakımından maliyetleri büyüttü. Bundan önce de, 1950, 1970, 1975, 1982, 1992 ve 1993ʼte evleri, tarım ürünlerini, hayvanları, yolları, okulları ve hastaneleri önüne katıp götüren seller meydana gelmişti. Kısmen 1960ʼlardaki ABD dış yardımlarıyla inşa edilen yaygın baraj, bent ve kanal sistemi, akış yönündeki su debisinin bir ölçüde kontrol edilebilmesini sağlamıştı; ama son sellerin büyüklüğü karşısında bu sistem de çöktü.
Etkilenen toplulukların çevreyle ilişkileri kesildiğinde, afetler ekonomik felaketlere dönüşmektedirler. Pakistanʼda dış dünyayla bağlantısı kopan bölgelerde gıda fiyatlarının aşırı yükselmesi, kaybedilen tohumların, büyükbaş hayvanların ve diğer tarımsal geçim sağlama yöntemlerinin yerine konması için kullanılabilecek olan hanehalkı tasarruflarını tüketti. Daha iyi bir altyapı, risk sigortası ve sosyal güvenlik ağı programları (Benazır Gelir Destek Programı gibi) mevcut olsaydı, yaralar daha kolay sarılabilirdi. Başka büyük afet örneklerinde, bunların orta vadeli kalkınma üzerindeki olumsuz etkileri, tarımsal büyümenin yavaşlaması ile yoksulluk ve eşitsizliğin artması şeklinde hissedilmektedir. Başka yerlerde felaketlerin dış borçların büyümesine, bütçe açıklarına ve enflasyona yol açarak büyümeyi düşürdüğü gözlenmektedir. Bütün bu olumsuz etkiler, sorumlu bir dış yardım destek programının geliştirilmesiyle hafifletilebilir. Böyle bir girişim, bütçe desteğiyle tamamlanan sağlıklı bir makroekonomi yönetimini ve kırsal kesimde yollara, krediye ve piyasaya erişim imkânlarının sağlanmasını da kapsayan sağlam kırsal kalkınma programlarına dayandırılmalıdır.
İkinci nokta, ekonomik kalkınma yardımlarının etkili olabilecek kadar güvenilir, öngörülebilir ve tatmin edici olması gerektiğidir. Şu anda, Pakistanʼa yapılan ABD yardımı bu özelliklerden hiçbirini taşımamaktadır. Aşağıdaki grafiğin gösterdiği gibi son derece değişken de olsa (bkz: kırmızı çizgi), ABD dönemsel olarak Pakistanʼa geniş yardım paketleri açacağını duyurmuş ve yüksek yardım taahhütlerinde bulunmuştur. Ancak 1960ʼlardaki ve 1970ʼlerin başlarındaki (ABD-Pakistan ilişkilerinin en parlak dönemi) büyük yardım programlarından beri, ABDʼnin Pakistanʼa sunduğu kalkınma yardımları minimum düzeylerde seyretmektedir. O tarihlerde, ABD kalkınma yardımları karayollarının, enerji santrallerinin ve canlı bir tarım ekonomisinin inşasına yardımcı olmuştu. O zamandan beri, Pakistan kalkınma projeleri için ABDʼden çok az nakit yardım almıştır. Bazı durumlarda, verilen sözler hiçbir zaman somut projelere dönüşmemiş ya da uygulanmamış, daha sonra da iptal edilmiş veya unutulmuştur. Başka örneklerde, para hiçbir zaman Pakistanʼa ya da Pakistanlılara gitmemiş, ABD tarafından geliştirilen programları uygulamak üzere doğrudan doğruya ABDʼli müteahhitlere verilmiştir. Nitekim, ABDʼden Pakistanʼa programlanmış fon ödemeleri -teknik işbirliği haricindeki gayri safi yardım ödemeleri (burada Pakistanʼa giden bir para yoktur), gıda yardımı ve insani yardım (bu yardımlar uzun vadeli kalkınma amacıyla verilmez), borçların hafifletilmesi (zaten geri ödenemeyecek olan kötü ticari borçların silinmesi) ve geçmiş yardımların faiz ve anapara geri ödemeleri- 1975-2000 arasında neredeyse 25 yıl boyunca negatif düzeylerde seyretmiştir (bkz. mavi çizgi). Yani, Pakistan bütçesinden ABD Hazinesiʼne ödenen para, ABD Hazinesiʼnden Pakistan bütçesine giren paradan daha yüksek olmuştur. Verilerin ayrıntılı olarak raporlandığı son yıl olan 2008ʼde, ABD tarafından Pakistanʼdaki kalkınma projelerine yapılan programlanmış fon ödemeleri net 204 milyon dolar ya da Pakistanlı başına 1,10 dolar olmuştur. Bu durumda, ABD yardımının son 40 yıl içinde kendilerine kayda değer bir fayda sağladığına çok az Pakistanlının inanıyor olmasında şaşılacak bir şey yoktur.
Şu an ortada Pakistanlılarla ABD arasında daha güçlü bir dostluğun kurulması için bir fırsat var. 2009 tarihli Pakistanʼla Güçlendirilmiş Ortaklık Yasası, beş yıl içinde Pakistanʼa 7,5 milyar dolar kalkınma yardımı yapılmasını öngörmektedir. Bu, ABD yardımlarını tekrar 1960ʼların başındaki gerçek seviyelerine yükseltecek ve anlamlı bir desteğe temel oluşturacak bir rakamdır. Başarılması gereken, bu vaatleri Pakistan için gerçek kaynak akışlarına dönüştürmek ve bu fonların, 1960ʼlarda olduğu gibi gerçek kalkınmaya katkıda bulunacak şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Pakistan içinde, yardımın öncelikli olarak nerelerde kullanılacağını saptamak ve yardımı izlemek için şeffaf bir yerel sürecin geliştirilmesi bir başlangıç noktası olabilir. Bunlar gerçekleşecek olursa, seller Pakistan için daha kötüye değil daha iyiye gidiş yönünde bir dönüm noktası olabilir.
|
Bu içeriğin telif hakkı Brookings Institutionʼa aittir. Brookings Institution, Global İlişkiler Forumuʼna (GIF) bu içeriği tercüme etme ve GIF internet sitesinde yayınlama hakkını vermiştir. Brookings Institution ve GIF bağlı kurumlar değildir. Brookings Institution GIF sitesinde yayınlanan içerikten sorumlu değildir, ifade edilen fikirler ile ilgili bir pozisyon aldığı sonucu çıkarılamaz. Aynı şekilde, GIF Brookings Institutionʼın sitesindeki içerikten sorumlu değildir, Brookings sitesinde ifade edilen fikirler ile ilgili bir pozisyon aldığı sonucu çıkarılamaz. |